Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Necip Fazıl Ödülleri” töreninde yaptığı konuşmada, “Bu sene sekizincisi verilen Necip Fazıl Ödülleri, üstadın günden güne daha da büyüyen, kökleşen, zenginleşen mirasının en müşahhas nişanesidir. Bu ödüller aynı zamanda üstadın davasına, mücadelesine samimiyetle ve sadakatle bağlı kaldığımızın bir göstergesidir. Bu ödüller ayrıca, milletimizin ruh kökünü diri ve ayakta tutma çabamızın da timsalidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen “Necip Fazıl Ödülleri” törenine katılarak bir konuşma yaptı.
Ödül törenine katılanları selamlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ilim, sanat ve kültür hayatına yön veren eserleri bulunan isimlerle iki yıllık hasretin ardından tekrar bir araya gelmekten memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Geçen sene pandemi sebebiyle Necip Fazıl Ödülleri’ni kazanan isimlerin açıklandığını, ancak ödül tevcih töreninin yapılamadığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılında başlatılan Necip Fazıl Ödülleri’nde sekizinci senenin geride kaldığını söyledi.
Bu sekiz yıllık süre zarfında Türkiye’nin kültür, sanat ve ilim hayatına önemli katkılar yapan pek çok saygın isme ödüller verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu ödüller vesilesiyle kültür ve sanat erbabımızın emeklerini takdir ve taltif ederken ülkemiz ve milletimiz adına şükran borcumuzu da bir nebze olsun ödemeye çalıştık. Âlim, sanatçı, şair ve münevverlerin hayattayken kıymetinin bilinmesinin önemini ödül verilen isimlere baktığımızda bugün daha iyi anlıyoruz. 2014 ve 2017 yıllarında bu kürsüde ödül takdim ettiğimiz iki büyük gönül ve fikir insanını maalesef ebedi âleme uğurladık. Necip Fazıl Saygı Ödülü’ne layık görülen Nuri Pakdil ağabeyimiz ile Prof. Dr. Teoman Duralı hocamızı burada rahmetle yâd ediyorum. Arkalarında bıraktıkları eserler dolayısıyla biz onların amel defterlerinin kapanmadığına, istifade edenler olduğu müddetçe de kıyamete kadar kapanmayacağına inanıyoruz. Rabbim mekânlarını cennet, makamlarını ali eylesin. Yine bu vesileyle 80 yıllık çileli ömrü boyunca bu ülkenin düşünce ufkunu genişleten, edebiyatında, sanatında ve estetiğinde derin izler bırakan üstat Necip Fazıl’ı da rahmetle, tazimle, hayır dua ile anıyoruz.”
“O BİR DAVA İNSANIYDI”
Necip Fazıl’ın izini süren güçlü bir düşünce ve edebiyat damarının bugün de, Türkiye’de ruhları beslemeye devam ettiğini memnuniyetle gördüklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sene sekizincisi verilen Necip Fazıl Ödüllerinin günden güne daha da büyüyen kökleşen, zenginleşen mirasının en müşahhas nişanesi olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Üstat yılmadı. Üstat, korkmadı, korkutulamadı. Çünkü o bir dava insanıydı ve bir dava insanı olarak da hâkimler karşısında ‘Artık senden bıktık’ dedirtircesine o yoluna devam ediyordu. Verdiği cevap çok asildi, ‘Siz burada hancı, ben de bu davada yolcu oldukça bu hana daha çok uğrarım’ diyordu. Üstat bu. En basit bir yerde geri vitese takanlardan değildi. Dimdik ayakta yoluna devam edenlerdendi. Vefatının üzerinden geçen 38 yılı aşkın zamana rağmen üstat eserleriyle mücadelesiyle dik ve asil duruşuyla bizlere rehberlik etmeyi sürdürüyor. Bu ödüller aynı zamanda üstadın davasına, mücadelesine, samimiyetle ve sadakatle bağlı kaldığımızın bir göstergesidir. Bu ödüller ayrıca milletimizin ruh kökünü diri ve ayakta tutma çabamızın da timsalidir. Hem Star Medya Yayıncılığın sahiplenmesi hem Kültür Bakanlığımızın desteği hem de jürimizin gayretleri sayesinde Necip Fazıl Ödülleri, kültür sanat dünyamıza yön veren etkinliklerden biri hâline gelmiştir. Tabii bu süreç içerisinde de üstadın değerli evlatlarından Mehmet Beye de yine şahsım ve milletim adına çok teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu ödüllerin asıl vasfının, kültür ve sanat hayatını esir alan, klan dayanışmasının ve ideolojik vesayet zincirlerinin parçalaması olduğunu belirtti.
“BU ÖDÜLLER FİKİR VE SANAT DÜNYAMIZIN ZORBALARINA KARŞI AÇILMIŞ BİR BAYRAKTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu ödüller kendileri dışında hiç kimseye var olma hakkı tanımayan, fikir ve sanat dünyamızın zorbalarına karşı açılmış bir bayraktır. İlim ve fikir yoksunu bu zorbaların ilk günden itibaren Üstat Necip Fazıl’ı ve Necip Fazıl Ödülleri’ni dillerine dolamalarının sebebi işte budur. Necip Fazıl Ödülleri ile bu zorbaların konforu bozulmuş, yıllardır ‘al gülüm ver gülüm’ işlettikleri tezgâhları dağılmıştır” diye konuştu.
Sadece Atatürk Kültür Merkezi’nin inşaat sürecinde sergilenen rezilliklerin, bu zihniyetin gerçek yüzünün millet tarafından görülmesini sağladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Necip Fazıl Ödülleri, uzun süredir hasretini çektiğimiz Türkiye merkezli düşünme sürecine de önemli katkılar yapmaktadır. Özellikle genç yeteneklerimizin üretkenliğinin artmasında bu ödüllerin çok önemli payı vardır. Ödüllerimizin gelişim yolculuğunu, gençlerimizi daha fazla sürece dâhil eden kuşatıcı bir anlayışla sürdürmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu hassasiyetle hareket edildiğinde Necip Fazıl Ödülleri’nin ülkemizde yeni üstatların neşvünema bulmasına katkı sağlayacağına inanıyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin ilim, kültür ve sanat hayatına katkı sağlayan herkesin, bu ülkeye büyük bir hizmette bulunduğunu ifade ederek, bu hizmetlerin tanınması, bilinmesi, bu hizmetlerden daha fazla istifade edilmesi için gayret gösterdiklerini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2014 yılından beri takdim ettikleri Necip Fazıl Ödülleri’ne ilim, sanat ve kültür erbabına yönelik ahde vefanın tescili olarak baktıklarını belirterek, her yıl titiz bir çalışmayla kültür ve edebiyat dünyasının mümtaz isimlerini tespit eden ödül jürisine teşekkür etti.
Ödül jürisindeki hocaların, bu yıl da farklı dillerde 7 kıymetli ismi listeye aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Listemizin ilk sırasında şiir ödülü yer alıyor. 2021 Necip Fazıl Şiir Ödülü’nü -az önce de kendisiyle müşerref olduk- Mustafa Aydoğan’a takdim ediyoruz. Dingin, sade ve sabırlı üslubuyla okuyucularının gönlünü çelen Mustafa Aydoğan, lirik şiir geleneğimizin günümüzdeki en içten örneklerine imza atıyor. Eğer yanlış okursam af ola. ‘Boşluğa söylerim ben sözümü. Hava yutar onu. Kuşlar geçer ötesinden, berisinden. Yılan sezer, akrep duyar, kurt bilir. İnsan her şeyin az öncesidir.’ İşte bunun gibi mısralarla kalp tellerimizi titreten Mustafa Aydoğan kardeşimizi tebrik ediyorum. Hikâye ve roman alanında ise ‘Asla Pes Etme’, ‘Hatırlı Yara’, ‘Kar Makamı’ gibi eserleri edebiyat dünyamıza kazandıran, az önce kendileriyle müşerref olduğumuz Mukadder Gemici’yi görüyoruz. Mukadder Gemici, eserlerinde bu toprakların hâllerini, hasletlerini, hatıralarını hikâye ediyor. Onları okurken kimi zaman maziye kanat çırpıyor, kimi zaman uzak kasabalardan birine uğruyorsunuz. Fakat kişileri ve mekânları tasvir ederken, o kadar sahih ifadeler kullanıyor ki okuduğunuzun bir kurgu olduğunu unutuveriyorsunuz. Her bir hikâyesiyle okuyucusunu farklı iklimlere taşıyan Mukadder Gemici Hanımefendi’yi de canı gönülden tebrik ediyorum.”
“İNSANLIK SON İKİ ASIRDA BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM YAŞADI”
Değişimin hayatın gerçeği olduğunu ancak değişim ile yozlaşma arasında keskin bir fark olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “İnsanlık son iki asırda kadim değerlerinin örselendiği büyük bir dönüşüm, bir yönüyle dejenerasyon yaşadı. Modernleşmeyle beraber insanın kendi fıtratına, çevresine, hayatı paylaştığı diğer mahlûkata yönelik bakış açısı da değişti. ‘İnsanı, insanın kurdu’ olarak gören hastalıklı yaklaşım altta kalanın canının çıktığı sadece güçlünün ayakta kaldığı bir sistem inşa etti. Afrikalılar başta olmak üzere modern batının dışında kalanlar, bu zihniyetin mensupları tarafından ezildi, hor görüldü, sömürgeleştirildi. Beyaz adam, vahşi toplumlara sözde medeniyet götürme iddiasıyla insanlık tarihinin en büyük katliamlarına soykırımlarına imza attı. Namibya’dan Kongo’ya, Cezayir’den Vietnam’a, Ruanda’dan Bosna Hersek’e kadar pek çok yerde tarihin en vahşi cinayetleri işlendi. Kimi zaman farklı etnik gruplar, kimi zaman farklı dili konuşanlar, kimi zaman da farklı inanca mensup olanlar bu zihniyetin kurbanı oldu. Son 2 asırda yaşadığımız birçok sorunun gerisinde, insanı fıtratından kopararak metalaştıran işte bu mağrur, bu mütekebbir anlayış bulunuyor.”
Sadece güçlünün hayat hakkını kutsayan bu yaklaşımın, biçim ve söylem değiştirerek bugün de varlığını sürdürdüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha birkaç yıl öncesine kadar Arakan’da şahit olduklarımızı hatırlayın. Akdeniz’de mülteci botlarına yapılan saldırıları hatırlayın. Avrupa sınırına dayanan Suriyeli sığınmacılara yönelik ırkçı eylemler, Müslümanlara ve yabancılara karşı hayata geçirilen faşist düzenlemeler, göç ettikleri Avrupa başkentlerinde kaybolan masum çocuklar, bir avuç zenginin refahı uğrunda köle gibi çalıştırılan emekçiler… İnsanı metalaştıran işte bu zihniyetin günümüzdeki yansımalarından sadece birkaçıdır” diye konuştu.
“YARATILMIŞLARIN EN ŞEREFLİSİ OLAN İNSANI DEĞERSİZLEŞTİREN HER TÜRLÜ YAKLAŞIMI REDDEDİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin hem uluslararası ilişkilerde hem ekonomide ‘Dünya beşten büyüktür’ şiarıyla yürüttüğü mücadele de sömürü ve zulüm üzerine inşa edilen bu düzenin değişmesi içindir. Çünkü biz insanı, insanın kurdu olarak değil şifası olarak görüyoruz. Çünkü insan eşrefi mahlûkattır, yaratılmışların en şereflisidir. Yaratılmışların en şereflisi olan insanı değersizleştiren her türlü yaklaşımı reddediyoruz. Çağları aşan mesajlarıyla İslam medeniyetinin modern insanın içinde bulunduğu buhranlara kurtuluş reçetesi sunduğuna inanıyoruz. İlim, hikmet, ahlak ve adalet temelleri üzerine kurulan İslam medeniyeti, dünyayı güzelleştirmeyi ve bütün mahlûkat için daha yaşanılabilir hâle getirmeyi gaye ediniyor.”
Araştırmacı yazar Tahsin Görgün’ün “insanlığın kadim birikimini” işleyen eserlerinin doğunun ışığını bugüne taşıdığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İslam düşüncesindeki kıymetli eserleriyle fikir dünyasını zenginleştiren Tahsin Görgün hocamızı tebrik ediyor ve bu yılki Fikir Araştırma Ödülü’nü kendilerine takdim ediyoruz. Tahsin hocamızdan tıpkı merhum Üstat gibi batıdan esen sert rüzgârlara karşı doğunun ruhunu harekete geçirecek yeni çalışmalar bekliyoruz” dedi.
“DAVASI İÇİN ÇALIŞTI, TER DÖKTÜ, GEREKTİĞİNDE BEDEL ÖDEDİ”
Necip Fazıl Kısakürek’in, hayatının hiçbir safhasında kendini sadece bir düşünür olarak görmediğini, fikirle eylemi bir araya getirerek hep düşüncesinin kavgasını verdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Necip Fazıl, dili kesilmiş, kültür birikimi söndürülmüş, eğitim imkânı elinden alınmış Anadolu insanının eksik olan neyi varsa oraya koşturmuştur. Tiyatro ihtiyacı mı doğmuş, Üstat bunu hemen kendi görevi bilmiş. Piyes, tiyatro eseri yazmıştır. Siyer-i Nebi’ye mi gerek duyulmuş? Üstat oturmuş, onu kaleme almıştır. Tarihî şahsiyetleri savunma ihtiyacı mı dolmuş? Üstat çalışmış, emek vermiş, linç edilme pahasına bir tarihçi titizliğiyle kitap yazmıştır. Dergi çıkarmak gerekiyorsa elini taşın altına koymuş, konferans vermek gerekiyorsa İstanbul’dan başlamış, Anadolu’nun yollarına revan olmuştur. Zaman zaman bana da spikerliğini yapmak nasip olmuştur. İstanbul’da, Ankara’da, Anadolu’da vesaire… Fikir ve yazı hayatının her alanında özgün, nitelikli ve adeta coşkun bir ırmak gibi akan eserler vermiştir. İşte Çile’de, Reis Bey’de, Tohum’da, Ulu Hakan’da, Çöle İnen Nur’da, Büyük Doğu’da, İdeolocya Örgüsü’nde, Sahte Kahramanlar’da, İman ve İslam Atlası’nda ve daha nice eserinde hep bu mücadelenin, bu mesuliyet duygusunun derin izleri vardır. O, doğuyu da batıyı da medeniyet kökleriyle birlikte bilen, yorumlayan bir entelektüel olarak hiçbir zaman fildişi kulesine çekilmedi. Bilakis, gerçek bir aksiyon adamında olması gereken samimiyeti, sahiciliği ve cesaretiyle davası için çalıştı, ter döktü, gerektiğinde bedel ödedi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl’ın meydanlarda haykıran gür sesi ile şiirleri, hikâyeleri, tiyatroları ve denemeleri ile millete özellikle de gençlere umut aşıladığını, “Ayasofya mutlaka açılacak” derken Sultanahmet Meydanı’ndan gençliğe böyle hitap ettiğini söyledi.
“ELHAMDÜLİLLAH BU DA BİZE NASİP OLDU VE AYASOFYA AÇILDI”
Bunun rast gele bir ses olmadığını, bunun imanın gür sedası olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Elhamdülillah bu da bize nasip oldu ve Ayasofya açıldı. Sezai ağabeyin de dediği gibi ‘Kaderin üstünde bir kader vardır.’ Elhamdülillah ve kaderin üstündeki kaderi hem gördük hem yaşadık ve Ayasofya açıldı” dedi.
Necip Fazıl’ın, kendisinin de içinde bulunduğu kuşağın adeta bir mürşidi, muallimi, kültür ve sanat pınarlarını kurutan aydın vesayetine karşı bir direniş önderi olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terörün, şiddetin ve Batı’ya öykünmenin kol gezdiği bir dönemde üstat sadece varlığıyla koca bir neslin kaybolup gitmesine de engel oldu. Üstat Necip Fazıl, hayattaki en büyük gayesinin tarihini, dilini, dinini, aslını bilen fikir Mehmetçikleri yetiştirmek olduğunu söylemiştir. Gençlerin okumasından, araştırmasından, medeniyet değerlerine sahip çıkmasından daima mutlu olmuştur. Biz de her sene üstadın bu hayalini en azından edebiyat alanında gerçeğe dönüştürmeye çalışıyoruz. İlk eser ödülleri ile genç kardeşlerimizi cesaretlendiriyor ve teşvik ediyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Star Yayın Grubu’na bu akşam gerek derece alanların eserlerini gerekse Necip Fazıl’ın eserlerini de birer hediye paketi olarak sunmalarından dolayı teşekkür etti.
“NİTELİKLİ, YÜREĞİMİZE DOKUNACAK YENİ ESERLER BEKLİYORUZ”
Bu yıl “ilk eserler” alanında Safiye Gölbaşı’nın “Serazat”, Kadir Daniş’in ise “Kitabü’l Acayip” adlı ilk eseri ile kitapseverlerin huzuruna çıktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Anadolu’nun bereketli ikliminde filiz veren bu iki yetenekten gelecekte de çok değerli, nitelikli, yüreğimize dokunacak yeni eserler bekliyorum, bekliyoruz” dedi.
Bu yıl ki Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü’nü İspanya’nın Sevilla şehrinde doğan ve Kurtuba topraklarında hayatını sürdüren, farklı disiplinlerle çalışan ressam Haşim Kabrera’ya takdim ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabrera’nın resimlerinin yanında heykelleri ve fotoğrafları ile de ülkesinin en tanınmış isimleri arasında yer aldığını söyledi.
Endülüs denince akla Kurtuba Ulu Cami’nin geldiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Onun kubbesinde de ayet, o ayette de Allah’ın hangi hükmü var biliyor musunuz? ‘Ve la galibe illallah’. ‘Allah’tan başka galip yoktur, tek galip ancak Allah’tır.’ Bu, şu anda hâlâ Endülüs’te var. Hâlâ o caminin kubbesini çerçeveleyen ayet. Bunu yaşamak, bunu bilmek bizler için çok çok önemli. Endülüs esintileri taşıyan eserleri hangi ülkede sergilense, büyük bir merak ve ilgiyle karşılanıyor. El emeği eserleriyle olduğu gibi mimarlık, şehirleşme, peyzaj, endüstriyel toplum ve ekonomiye dair özgür fikirleriyle de dikkatleri üzerine çeken Haşim Kabrera aramızda yok ama hanımefendi adına bu hediyeyi aldılar, kendilerine teşekkür ediyorum.”
Necip Fazıl Saygı Ödülü’nün bu yıl eserleriyle Uludağ olan Prof. Dr. Süleyman Uludağ’a verildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunu da doğrusu çok çok isabetli buluyorum. Süleyman Uludağ hocamız, tasavvuf, kelam, felsefe, fıkıh ve edebiyat sahalarında birçok eserde imzası bulunan mümtaz bir isimdir. İslam düşüncesinin yapısı, İslam’da inanç konuları ve itikadi mezhepler, İslam’da emir ve yasakların hikmeti gibi birçok kıymetli esere hocamız imza atmıştır. İslami ilimlerin hemen her sahasında araştırmaları bulunan Süleyman Uludağ hocamızı da kutluyor, kendilerine Rabbimden sıhhat ve afiyet içinde uzun bir ömür niyaz ediyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri’ni tevcih ettikleri isimleri tebrik edip, ödül merasiminin hayırlara vesile olmasını dileyerek, üstat Necip Fazıl ile birlikte dili, düşünceyi, hayatı güzelleştiren bütün şairleri, edebiyatçıları saygı ile anarak, üstadın aziz hatırasını bu ödülle yaşatan Star Medya Grubu’na teşekkür etti.
NECİP FAZIL ÖDÜLLERİ
Necip Fazıl Kısakürek’in manevi ve kültürel mirasını yaşatmak amacıyla Star Gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri’nde bu yıl 6 ayrı dalda 7 isim ödüle layık görüldü.
Prof. Dr. M. Fatih Andı, Prof. Dr. Hicabi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Dr. Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun’dan oluşan jüri, Mustafa Aydoğan’ı “Necip Fazıl Şiir Ödülü”ne, yazar Mukadder Gemici’yi “Necip Fazıl Hikâye-Roman Ödülü”ne, Prof. Dr. Tahsin Görgün’ü “Necip Fazıl Fikir-Araştırma Ödülü”ne, Hashim Cabrera’yı “Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü”ne, Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ı “Necip Fazıl Saygı Ödülü”ne, Safiye Gölbaşı ve Kadir Daniş’i de “Necip Fazıl İlk Eserler Ödülleri”ne layık gördü.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen, Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Teşkilatı 11. Zirve Toplantısı’na katıldı.
D-8 Teşkilatı 11. Zirve Toplantısı’na gelişinde, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi tarafından karşılanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, aile fotoğrafı çekiminin ardından zirve toplantısına iştirak etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gelişen Sekiz Ülke (D-8) Teşkilatı 11. Zirve Toplantısı’na katılmak üzere gittiği Mısır’ın başkenti Kahire’ye ulaştı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Kahire Uluslararası Havalimanı’nda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Salih Mutlu Şen ve Mısırlı yetkililer karşıladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Mısır ziyaretinde, Ticaret Bakanı Ömer Bolat da eşlik ediyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye ziyarette bulunan Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AB Komisyonu Başkanı von der Leyen ile gerçekleştirdikleri ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Türkiye her iki terör örgütünü sahada bozguna uğratan tek ülkedir, yegâne NATO müttefikidir. Bu örgütlerin palazlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Bölgemizin geleceğinde ne DEAŞ’a ne PKK ve türevlerine yer yoktur” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki baş başa görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.
Türkiye’nin, AB ile üye ülkelerle temaslarının arttığı bir yılın geride bırakıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Önce Dışişleri Bakanım, beş yıl aradan sonra Avrupa Birliği Gayriresmî Dışişleri Bakanları Toplantısı’na iştirak etti. Ardından bizler, Sayın Başkan von der Leyen ile Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi’nde bir araya geldik. Gerek bu görüşmelerimizde gerek kurumlarımız arasındaki temaslarda hep şunu ifade ettik, AB üyeliği Türkiye için stratejik hedef olmayı sürdürüyor. Üyeliğimizin ülkemize olduğu kadar birliğe de önemli katkılar yapacağı açıktır” ifadelerini kullandı.
Son gelişmelerin Türkiye’nin kilit ülke konumunu daha da perçinlediğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sayın Başkan ve heyetiyle görüşmelerimizin öncelikli gündemi aramızdaki ilişkileri canlandırmak için atılabilecek ortak adımlardı. Türkiye’nin üyelik perspektifini güçlendirecek yeni bir vizyon ortaya koymalarını beklediğimizi kendilerine ilettim. Ortak çıkarlarımızın bazı üyelerin kısır gündemlerine esir edilmemesi gerektiğini bir kez daha vurguladım” dedi.
Türkiye’nin AB ile iş birliğini kazan-kazan formülü ve karşılıklı saygı temelinde ilerletebileceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu minvalde Sayın Başkanın da yakın iş birliğine ve diyaloğa değer verdiğini memnuniyetle müşahede ettim. Sayın von der Leyen ile geçtiğimiz günlerde bir telefon görüşmemiz olmuştu. Bu görüşmede Türkiye’nin ve AB’nin, Suriye’nin istikrarına ve güvenliğine verdiği önemin altını çizmiştik. Bugünkü istişarelerimizde Suriye sahasındaki son gelişmeleri detaylıca ele aldık. Suriye’nin egemenliği ile toprak bütünlüğünün muhafazası başta olmak üzere katılımcı bir idarenin tesisi noktasında hemfikir olduğumuzu gördüm.
“SURİYE’NİN, AB İLE ULUSLARARASI KURULUŞLARIN DESTEĞİYLE AYAĞA KALKMASI LAZIM”
61 yıllık zulmün, baskının, karanlığın ardından yıkılan Baas rejimi geride kelimenin tam anlamıyla büyük bir enkaz bıraktı. Yaklaşık 1 milyon insanı katledilmiş, nüfusunun yarısı yerlerinden edilmiş, 13 yıldır süren çatışmalardan bitap düşmüş bir Suriye ile karşı karşıyayız. Suriye halkının bu ağır yükün altından tek başına kalkması mümkün değil. Suriye’nin komşularının, dost ve kardeş ülkelerin, AB ile uluslararası kuruluşların güçlü desteğiyle süratle ayağa kalkması lazım. Burada şunu çok net ifade etmek isterim, uluslararası toplum 13 yıl boyunca katliama uğrarken Suriye halkına maalesef yeterli desteği vermedi, veremedi. Şimdi bunu telafi etmek mümkündür. Bunun yolu da Suriye’nin inşa ve imar çabalarına destek olmaktan geçiyor. Bu anlayışla Şam Büyükelçiliğimizi 12,5 yıllık aranın ardından, cumartesi günü yeniden faaliyete geçirdik.”
Türkiye’nin Suriyeli kardeşlerinin yanında olmaya devam edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tabii bu süreçte ülkenin terör yuvası olmaktan çıkarılması gerekiyor. Gerek DEAŞ gerekse PKK ve uzantılarıyla mücadele, görüşmemizde ele aldığımız hususların başında geldi. Türkiye, her iki terör örgütünü sahada bozguna uğratan tek ülkedir, yegâne NATO müttefikidir. Bu örgütlerin palazlanmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bölgenin geleceğinde ne DEAŞ’a ne PKK ve türevlerine yer olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biliyorsunuz, 13 yıllık bu insani buhran ve çatışma döneminde AB ile birçok projeyi hayata geçirdik. Birliğin, ülkemizin yükünü hafifletmek amacıyla sağladığı desteği, gönüllü geri dönüşleri kolaylaştırmak için çeşitlendirmesini bekliyoruz.”
“GAZZE’DEKİ İNSANİ DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞTİ”
Bu desteğin Suriye’de temel altyapı yatırımlarını içerecek şekilde, orta ve uzun vadeli kapsamlı ve sürdürülebilir olmasının çok mühim olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Suriye’nin kuzey bölgelerinde bu alanda birçok faaliyetlerde bulunmuş bir ülke olarak birlikte çalışmaya hazırız. Görüşmemizde Sayın Başkana İsrail’in Gazze’deki mezalimi ile bölgedeki saldırganlığına artık bir son verilmesi gerektiğini de aktardım. Kışın gelmesiyle birlikte Gazze’deki insani durum daha da kötüleşti. Dün yine bir okulun hedef alındığı menfur bir katliam daha gerçekleşti. Bundan 13 ay önce ‘Ruhumun ruhu’ dediği üç yaşındaki torunu Rim’i, gözlerinden öperek cennete uğurlayan Halid Nebhan’ın dün şehit edildiğini öğrendik. Rabbim torunuyla birlikte cenneti ve cemali ile müşerref eylesin diyorum.
İsrail saldırılarında can veren 50 bin Filistinlinin neredeyse tamamını Rim ve dedesi gibi çocuklar, kadınlar, yaşlılar oluşturuyor. Sayın Başkan ile görüşmemizde Gazze’ye insani yardımların ulaştırılması ve kalıcı ateşkesin sağlanmasının önemine dikkat çektim. Avrupalı dostlarımızın, Netanyahu hükûmetine baskı yapmaları gerektiğini vurguladım. Ukrayna’da gecikmeksizin adil ve istikrarlı barışın sağlanmasına yönelik tespit ve görüşlerimizi paylaştım.”
Türkiye ve AB arasında her zamankinden daha güçlü ve kurumsallaşmış bir ilişkiye ihtiyaç olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aday ülke olarak biz bu iradeye sahibiz. AB Komisyonu’nun da Sayın von der Leyen ile gerekli iradeyi sergileyeceğine inanıyorum. İki gün sonra yapılacak Birlik Zirvesi’nde ilişkilerdeki tüm kısıtlamaları kaldıracak, askıya alınan yüksek düzeyli diyalogları canlandıracak, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi beklentimize cevap verecek ve vize serbestisi sağlanana dek vize süreçlerini hızlandıracak kararlar alınmasını temenni ediyorum. Bu vesileyle en kısa sürede Türkiye-Avrupa Birliği Zirvesi’ni yapmak suretiyle ilişkilerimizi, olması gereken seviyeye çıkarmayı ümit ediyorum” ifadelerini kullandı.
AB KOMİSYONU BAŞKANI VON DER LEYEN: “TÜRKİYE’NİN, BÖLGEYE İSTİKRAR GELMESİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR ROLÜ VAR”
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen basın toplantısında yaptığı açıklamada, Suriye’deki gelişmelerle ilgili olarak, “Türkiye’nin, bölgenin istikrarı için, bölgeye istikrar gelmesi için çok önemli bir rolü var. Terörizme karşı birlikte çok dikkatli olmalıyız. Özellikle de Doğu Suriye’de DEAŞ’ın yeniden canlanması riski var. Bunun olmasına izin veremeyiz. Türkiye’nin de meşru güvenlik endişelerine mutlaka cevap verilmesi ve bunların karşılanması gerekiyor. Aynı zamanda, tüm Suriyelilerin bütün azınlıklar dâhil olmak üzere güvende olmasını sağlamak gerekiyor” ifadelerini kullandı.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türkiye-AB ilişkilerini değerlendirme fırsatı bulduğunu söyleyerek, bu ilişkinin karmaşık olduğu kadar, zengin ve ileriye doğru devam ettiğine dikkati çekti.
AB KOMİSYONU BAŞKANI VON DER LEYEN: “AB, TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK TİCARET VE YATIRIM ORTAĞI”
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, “Aramızdaki ticaret 206 milyar avroya ulaştı ve bu bir rekor. Avrupa Birliği, Türkiye’nin en büyük ticaret ve yatırım ortağı” diyerek, niyetlerinin bunu daha da ileriye taşımak ve güçlendirmek olduğunu kaydetti. Türkiye ile ekonomi konusunda üst düzey diyalog mekanizması başlatılacağını duyuran AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, AB yatırım bankasının Türkiye’de yeniden angaje olması için çalışmaların başlatılacağını anlattı.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Türkiye ile güncellenmiş bir gümrük birliği müzakereleri başlatmayı büyük bir istekle beklediğini belirterek, “Tabii ki burada ilerleme olacak. Ancak bunun için gerçekten güçlü bir çaba sarf etmek gerekiyor. Ticaret engellerine mutlaka değinmeliyiz” dedi.
Türkiye’nin göç yönetimi konusunda, Doğu Akdeniz rotasında son derece kilit bir ortak olduğunu vurgulayan AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, “Bu çerçevede paylaştığımız öncelikler için birlikte çalışmalı ve sınır yönetimi, göçmen kaçakçılığıyla mücadele ve vize konularındaki çabalarımızı daha yoğunlaştırmalıyız” diye konuştu.
AB Komisyonu Başkanı von der Leyen, Suriyelilerin yönlendirdiği ve sahiplendiği bir siyasi dönüşümü desteklemek ve aynı zamanda bir aday ülke olarak Türkiye ile AB arasındaki ilişkiyi derinleştirmek için çok fazla şeye ulaşılabileceğine inandığını belirterek, ilerleyen zamanda bu çerçevede iyi iş birliğini devam ettirmeyi büyük bir istekle beklediğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye ziyarette bulunan Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Görüşmede, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da yer aldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.