Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde güvenlik toplantısı gerçekleştirildi.
Toplantıya, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Millî İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç katıldı.
Güvenlik toplantısı sonrası yapılan açıklamada, toplantıda; terörle mücadele stratejilerinin bütünlüklü olarak değerlendirildiği, dün Irak’ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekât bölgesinde düzenlenen hain terör saldırısı ve terörle mücadele bağlamında atılan ve atılacak adımların ele alındığı belirtildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Türkiye Cumhuriyeti’nin, bekasına yönelik tehditleri kaynağında engelleme ve imha etme stratejisi çerçevesinde terör örgütü PKK/YPG/KCK ve destekçileriyle mücadelesini azim ve kararlılıkla sürdürmekte olduğunu açık ve net bir biçimde ifade ediyoruz. Hain saldırı sonrası başlatılan operasyonlarda Irak’ın kuzeyinde 36, Suriye’nin kuzeyinde dokuz olmak üzere toplam 45 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Bu mücadelemiz son terörist etkisiz hâle getirilinceye, Irak ve Suriye’deki terör bataklıkları tamamen kurutuluncaya kadar devam edecektir. Sınırlarımız içinde yok olma noktasına gelen bölücü terör örgütü, başarılı sınır ötesi operasyonlarımız neticesinde çok ağır kayıplar vermiştir. Terör örgütü, Suriye ve Irak sahasında köşeye sıkıştıkça, örgütü yeniden palazlandırma, yeniden canlandırma girişimleri de hız kazanmıştır.”
Son dönemde hudut dışında görev yapan birliklere yönelik artan terör eylemlerinin örgütü semirtme senaryolarının sinsi birer parçası olduğuna vurgu yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Türkiye, hangi bahaneyle ve sebeple olursa olsun güney sınırları boyunca bir ‘teröristan’ kurulmasına kesinlikle izin vermeyecektir. Meşru müdafaa hakkımız ve ikili anlaşmalar çerçevesinde, nerede bir terör tehdidi, kampı, sığınağı, oluşumu veya kümelenmesi varsa arkasında kim olduğuna bakmadan, kalıcı olarak imha etmek temel önceliğimizdir. Türkiye düşmanlarının taşeronluğunu üstlenen bölücü alçaklardan döktükleri her damla kanın hesabı misliyle sorulmaktadır ve sorulacaktır. Türkiye Yüzyılı hedefimizin önünü kesmek için kurulan tuzaklara maşalık yapanları da onların iplerini ellerinde tutanları da hüsrana uğratmakta kararlıyız. Dün Irak’ın kuzeyinde Pençe-Kilit Harekât bölgesinde düzenlenen hain terör saldırısında şehit olan Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Şehitlerimizin ailelerinin, yakınlarının, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ve aziz milletimizin başı sağ olsun. Saldırıda yaralanan ve tedavileri devam eden askerlerimize Mevla’dan acil şifalar niyaz ediyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Polonya Başbakanı Tusk ile düzenlediği ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Avrupa Birliği ile iş birliğimizi karşılıklı fayda ve saygı temelinde ilerletme arzusunda olduğumuzu muhataplarımızla sık sık paylaşıyoruz. Mevcut tartışmalar bu iş birliğinin ne kadar kritik önemde olduğunu bir kez daha göstermiştir. Avrupa Birliği, güç ve irtifa kaybının önüne geçmek, hatta tersine çevirmek istiyorsa bunu ancak Türkiye’nin tam üyeliğiyle başarabilir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Polonya Başbakanı Donald Tusk Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki baş başa görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
Polonya ile 6 asrı aşan köklü tarihlerinden aldıkları güçle bölgeyi ilgilendiren her konuyu açık yüreklilikle iki müttefik ve stratejik ortak olarak ele aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Polonya Başbakanı Tusk ve heyetiyle yaptıkları görüşmelerde Türkiye-Polonya ilişkilerini güçlendirme ve çeşitlendirme iradelerini teyit ettiklerini söyledi.
“YENİ TİCARET HACMİ HEDEFİ OLARAK 15 MİLYAR DOLARI TESPİT ETTİK”
Bu yönde atacakları müşterek adımları değerlendirdiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilerleyen dönemde Polonya’ya ziyaret gerçekleştirmeyi öngördüklerini belirterek, şunları kaydetti: “Ticaret, yatırımlar, savunma alanında iş birliği ve beşeri ilişkiler başlıklarında, güçlü potansiyele sahibiz. Bugün bunları, kapsamlı bir şekilde mütalaa ettik. Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesine yönelik atılabilecek adımları görüşme fırsatı bulduk. Avrupa güvenliğinin geleceğine dair gelişmelerle Suriye ve Filistin dâhil bölgesel meseleler hakkında fikir teatisinde bulunduk.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “2024 yılında yaklaşık 12 milyar dolara ulaşan ticaret hacmimizi ve karşılıklı yatırımlarımızı daha da ileriye taşımakta kararlıyız. Yeni ticaret hacmi hedefi olarak 15 milyar doları tespit ettik. Polonya yurt dışı müteahhitlik sektörümüz için önemli pazarlardan biri. Şirketlerimizin üstlendiği projelerin sayısının artmasından memnuniyet duyduğumuzu özellikle ifade etmek isterim. Türkiye ve Polonya NATO’nun Avrupa’daki en büyük iki kara ordusuna komuta eden, ittifakın doğu ve güney kanatlarında konumlanan iki kilit müttefiktir.”
“GÜNCEL, BÖLGESEL VE KÜRESEL MESELELERİ ELE ALDIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ve Polonya’nın Avrupa’nın güvenlik mimarisinin geleceğinde vazgeçilmez yere sahip olduklarını belirterek, “Dostum Tusk ile Avrupa’da güvenliğin geleceğini de değerlendirdik. Ülkelerimiz arasında hızla gelişmekte olan savunma sanayi iş birliğinin yeni projelerle güçlendirilmesine yönelik çalışmalara değindik” diye konuştu.
“Münasebetlerimizin eğitim ve kültürden bilim ve turizme uzanan geniş bir alanda güçlendirilmesi, dostluğumuzun geleceğine yapılmış mühim bir yatırımdır” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İş insanlarımız ve öğrencilerimiz başta olmak üzere vatandaşlarımızın vize sorunlarının çözülmesine önem veriyoruz. Bu konuda değerli dostumun ilgisine güvendiğimi ifade ettim. Bugün ayrıca Polonya’nın Avrupa Birliği Konseyi dönem başkanlığı çerçevesinde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin yanı sıra güncel, bölgesel ve küresel meseleleri ele aldık” değerlendirmesinde bulundu.
“AVRUPA BİRLİĞİ’NE TAM ÜYELİK STRATEJİK HEDEFİMİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Avrupa Birliği’ne tam üyeliğin stratejik hedefimiz olduğunu her vesileyle vurguluyoruz. Avrupa Birliği ile iş birliğimizi karşılıklı fayda ve saygı temelinde ilerletme arzusunda olduğumuzu muhataplarımızla sık sık paylaşıyoruz” dedi.
Mevcut tartışmaların bu iş birliğinin ne kadar kritik önemde olduğunu bir kez daha gösterdiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şunu bugün bir kez daha açıkça söylemek isterim. Avrupa Birliği, güç ve irtifa kaybının önüne geçmek hatta tersine çevirmek istiyorsa bunu ancak Türkiye’nin tam üyeliği ile başarabilir” şeklinde konuştu.
“BÖLGEMİZ SAVAŞA, ÇATIŞMAYA VE GÖZYAŞINA DOYMUŞTUR”
Polonya’nın, Türkiye’nin AB üyelik sürecine yönelik desteğini artırarak sürdürmesine dair beklentisini Polonya Başbakanı Tusk’la paylaştığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Rusya-Ukrayna Savaşı’ndaki son durum da gündemimizin en ön sıralarında yer aldı. Dün Amerika ile Ukrayna arasındaki görüşmelerde Ukrayna’nın ateşkesi kabul etmesini olumlu ve önemli buluyoruz. Şimdi Rusya’nın da bu adıma yapıcı şekilde mukabele etmesini temenni ediyoruz. Türkiye’nin bu savaşla ilgili tutumu ilk günden beri gayet sarihtir. Daha fazla kan akmamasını, her iki komşumuzun adil bir barışla savaşı sonlandırmasını istiyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son gelişme Rusya ve Ukrayna’nın müzakere masasına dönüşünü sağlarsa, biz görüşmelere ev sahipliği yapmak da dâhil, adil ve kalıcı bir barışın tesisi için her türlü katkıyı sunmaya hazırız. Daha önce de ifade ettiğim gibi bölgemiz savaşa, çatışmaya ve gözyaşına doymuştur. Ümidimiz bölgemizin uzun bir süredir içinde bulunduğu cendereden bir an önce çıkması, huzura ve istikrara kavuşmasıdır. Türkiye olarak bunun için çalışmaya inşallah devam edeceğiz. Başbakan Sayın Tusk’un ziyaretinin ikili ve çok taraflı iş birliğimize katkıda bulunmasını diliyorum” diye konuştu.
POLONYA BAŞBAKANI TUSK: “TÜRKİYE’Yİ HEP AB ÜYELİĞİ KONUSUNDA DESTEKLEDİK”
Polonya Başbakanı Tusk da, basın toplantısında yaptığı konuşmada, hayırlı ramazanlar dileyerek ramazanın mutlu ve hayırlı olmasını temenni etti ve İstiklal Marşı’nın Kabulü’nün yıl dönümünü kutladı.
Polonya Başbakanı Tusk, Türkiye ile ülkesinin, tarihlerinde verdiği “bağımsızlık” savaşlarının önemli olduğunu söyleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmelerinde iki ülke arasında dostluk, savunma ve ekonomi gibi alanlarda iş birliği temellerinin çok sağlam olduğunun dile getirildiğini aktardı.
Polonya Başbakanı Tusk, iki ülke arasındaki güvenin önemli olduğuna değinerek Türkiye ile Polonya’nın, Ukrayna’da “adil bir barış için uğraştığının” bilindiğini kaydetti.
Bugünkü görüşmenin aslında bir dönüm noktası olduğuna işaret eden Polonya Başbakanı Tusk, iki çok güçlü ortak arasındaki iş birliğinin gittikçe daha da geliştiğini vurguladı.
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) adaylığı sürecine ilişkin Polonya Başbakanı Tusk, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme sürecinin gerçekten artık gerçekçi ve elle tutulur bir süreç olmasını temenni ediyoruz. Biz bugüne kadar hep Türkiye’yi bu konuda destekledik ve desteklemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Polonya Başbakanı Tusk, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 15 milyar dolara ulaşmasını istediklerini ve buna ulaşacaklarına inandığını belirterek, hâlihazırda 12 milyar doları aştıklarını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye çalışma ziyaretinde bulunan Polonya Başbakanı Donald Tusk ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Polonya Başbakanı Tusk’ı Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde resmî törenle karşıladı.
Türkiye ve Polonya bayrakları önünde basın mensuplarına poz veren Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Polonya Başbakanı Tusk, daha sonra baş başa görüşmeye geçti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye olarak sadece iyilik sancağını değil, barışın güven ve huzur veren iklimini, başta mazlum coğrafyalar olmak üzere, dünyanın dört bir yanına ulaştırıyoruz. Türkiye’yi, bölgesinin istikrar kaynağı olmanın da ötesine geçirerek, barış diplomasisinin merkez üslerinden biri hâline getiriyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) AK Parti Grup Toplantısı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında, yapacakları istişare ve değerlendirmelerin, Türkiye, millet ve demokrasi için hayırlara vesile olmasını diledi.
Aynı sevdaya gönül, aynı davaya omuz verdiği tüm yol arkadaşlarına sevgilerini ve saygılarını ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu vesileyle bir kez daha kara kışa aldırmadan eksi 10’ları gören soğuğa rağmen 23 Şubat’ı Ankara’da bir demokrasi bayramına çeviren teşkilatıma şükranlarımı sunuyorum. Kongremizde görev alan kardeşlerimi tebrik ederken, görevlerini devreden arkadaşlarımın hepsine emeklerinden, davamıza yaptıkları hizmetlerinden ötürü tekrar teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin hepsi bir vefa abidesi olan teşkilat mensuplarıyla, Genel Başkanları olarak gurur duyduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim dayanışmamızı, muhabbetimizi daim eylesin” temennisinde bulundu.
“SURİYE’DE MEZHEP TEMELLİ YENİ BİR FİTNE ATEŞİ YAKILMAK İSTENİYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gerek bölgemizde gerekse dünyanın farklı köşelerinde gerilimlerin, savaşların, kardeş kavgalarının yaşandığı zorlu bir süreçten geçiyoruz. Sudanlı kardeşlerimiz uzun süredir istikrarsızlık girdabında boğuşuyor. Somali’nin, Libya’nın, Yemen’in, Afganistan’ın çok ciddi sınamalarla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Gazze’de çok uzun müzakereler neticesinde sağlanan ateşkes siyonist rejimin tüm şımarıklıklarına, tüm ihlallerine rağmen güçlükle de olsa devam ediyor. 8 Aralık devrimi ile 14 yıllık zulmün sona erdiği Suriye’de mezhep temelli yeni bir fitne ateşi yakılmak isteniyor. Yaşanan tüm olumsuzluklar karşısında ülke, millet ve AK Parti olarak umudumuzu diri tutuyor, kararlılığımızı en güçlü şekilde muhafaza ediyoruz. Zorluklara aldırmadan, engellere takılmadan, kurulan tuzaklara düşmeden, kardeşliğimizden, tarihimizden, binlerce yıllık köklü tecrübemizden güç ve cesaret alarak, merhum Erbakan Hocamızın ifadesiyle ‘Hayra motor, şerre fren’ olmak için gece gündüz demeden koşturuyoruz.”
Edebiyatçı Mustafa Kutlu’nun, “Bir şey yap güzel olsun, huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin, bir şey yap doğru olsun, insanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun, bir şey yap iyi olsun, hizmetten, hürmetten, merhametten müteşekkil olsun, kalpleri yumuşatsın, garibin, yolcunun, zayıfın derdine derman olsun, bir şey yap adil olsun, haktan hukuktan ayrılmasın, zalime haddini bildirsin, mazlumun payını versin” cümlelerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz de işte böyle ulvi bir çabanın içindeyiz. Yakın çevremizden başlayarak, ülkemiz içinde ve dışında barışa, iyiliğe, huzura, adalete katkı verebilmenin gayretindeyiz” dedi.
“BELEDİYELERİMİZ ÖRNEK FAALİYETLERE İMZA ATIYOR”
Ramazan boyunca, genel başkanından mahalle temsilcisine kadar AK Parti teşkilatları olarak iyilik ve kardeşlik seferberliğine hız verdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Teşkilat Başkanlığımız, teşkilatımızın her kademesi için oldukça kapsamlı bir program hazırladı. Kadın ve Gençlik Kollarımız aynı şekilde bu mübarek günleri en iyi şekilde değerlendirmek için adeta seferber oldu. Belediyelerimiz iftar ve sahur programlarının yanı sıra ihtiyaç sahiplerinin elinden tutarak fakir fukaranın derdine derman olarak örnek faaliyetlere imza atıyor” ifadelerini kullandı.
Sadece AK Partinin organ ve belediyeleri değil, Kızılay, AFAD, vakıf, dernek ve hayırseverlerin de seferber olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kurumların, Türkiye yanında Balkanlar’dan Kafkasya’ya, Afrika’dan Türkistan’a kadar gönül ve kültür coğrafyasının her köşesinde gerçekleştirdikleri hizmetlerle Türk milletini en güzel şekilde temsil ettiğini söyledi.
Şehit ailelerinden güvenlik güçlerine, esnaf ve sanatkarlardan kadınlara, Filistinli muhacirlerden büyükelçilere çok farklı kesimlerle iftar sofralarını paylaşarak, bu mübarek günleri ihya ettiklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Külliye’de Ramazan programının Ankara halkının, özellikle de çocukların yoğun teveccühü ile milletin evinde devam ettiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 ayın sultanı ramazanın ruhuna, manasına ve muhtevasına uygun tarzda layıkıyla idrak etmeye çalıştıklarını belirterek, kalan günleri de en güzel şekilde değerlendirecek, ihtiyaç sahiplerine ulaşacak, halkla kucaklaşacak, iftarlarda vatandaşlarla birlikte olacak, aynı sofrada hasbıhâl edeceklerini dile getirdi.
Tüm bunları yaparken başkaları gibi şov peşinde olmayacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “3 liralık hizmetin reklamına 5 lira harcamayacağız. Vatandaşın sıkıntısını, derdini, ihtiyacını, mağduriyetini şov aracı, muhalefetin yaptığı gibi siyasi rant malzemesi hâline kesinlikle getirmeyeceğiz. Unutmayınız değerli kardeşlerim, biz, reklam ve şov yapmanın değil, gönüller yapmanın, gönüller kazanmanın, gönüllere girmenin peşindeyiz. Bir yarayı sarma, bir derde şifa olma, bir ihtiyacı giderme gayesiyle hareket eden bir kadroyuz. Böyle bir siyasi kültürden geliyoruz. Yaptıklarımızı elbette anlatacağız. Hizmetlerimizin halkımıza ulaşmasını elbette temin edeceğiz ama bunları yaparken birileri gibi hoyratça davranmayacak, insanımızı rencide etmeyeceğiz. Tüm faaliyetlerimizi vakarla yürüteceğiz. Tevazudan, samimiyetten asla sapmayacağız. AK Partili kadrolara yakışan işte böyle bir asalettir, işte böyle bir izzetli duruştur.”
Bu harekete yakışanın 85 milyonun tamamını bağrına basan kuşatıcı bir yaklaşım olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm yol ve dava arkadaşlarının ramazanını tebrik etti.
“TÜRKİYE, BARIŞIN HUZUR VEREN İKLİMİNİ DÜNYANIN DÖRT BİR YANINA ULAŞTIRIYOR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gönülden kopan yakarışların geri çevrilmediği bu rahmet mevsiminde merhum Mehmet Akif’in şu duasına tüm kalbimizle biz de ‘âmin’ diyoruz. Ya Rab, şu muazzam ramazan hürmetine, kaldır aradan vahdete hail ne ise, Ya Rab, şu asırlarca süren tefrikadan, artık ezilip düşmesin ümmet ye’se. Ramazan’ın ülkemiz, milletimiz, İslam alemi ve tüm insanlık için refaha, selamete, barış ve dayanışmaya vesile olmasını niyaz ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye olarak sadece iyilik sancağını değil, barışın güven ve huzur veren iklimini, başta mazlum coğrafyalar olmak üzere dünyanın dört bir yanına ulaştırıyoruz” diyerek, daha adil bir dünya mümkün şiarıyla yürüttükleri çabaların semerelerini toplamaya başladıklarını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’yi bölgesinin istikrar kaynağı da olmanın ötesine geçirerek, barış diplomasisinin merkez üslerinden biri hâline getirdiklerin vurguladı.
Salonda daha sonra Türkiye’nin barış diplomasisini içeren video gösterimi yapıldı.
Videonun ardından konuşmasına devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünün son derece anlamlı bir yıl dönümü olduğunu, İstiklal Marşı’nın kabulünün 104. seneidevriyesine idrak edildiğini hatırlattı.
TBMM tarafından Türkiye’nin millî marşı olarak kabul edilen İstiklal Marşı’nın yazarı merhum Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle yad eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şurası bir gerçek ki İstiklal Marşı’mız sıradan bir şiir de sıradan bir marş da değildir. Bağımsızlığımızın timsali olan İstiklal Marşı’mız, aynı zamanda necip milletimizin hissiyatının, kahramanlığının ve asil karakterinin dizelere, cümlelere, kelimelere, harf harf işlenmiş sembolüdür. Bu marş, toprakları müstevliler tarafından işgal edilmek istenen bir milletin, emperyalizme karşı direniş anıtı, varoluş beyannamesidir. İstiklal Marşı’mız, Resulü Kibriya Efendimizin, Hicret’te, Sevr Mağarası’nda mahsur kaldıklarında, Hz. Ebubekir’e ‘korkma’ hitabıyla başlayan, kurucu ve köklü bir metindir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anadolu’nun, milletin ezeli ve ebedi yurdu olarak vatan kılınmasının destansı bir anlatısı olan İstiklal Marşı’nın, milletle birlikte sömürgeciliğe, emperyalizme karşı çarpışan herkesin de istinatgahı olduğunu vurguladı.
“TÜRKİYE’DE YENİ BİR SORUN, YENİ BİR KAOS ALANI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR”
İstiklal Marşı’nın bir diğer önemli vasfının da savaş sırasında yazılması olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Mehmet Akif Ersoy’un Tacettin Dergâhı’nda, adeta vecd ile marşı yazarken İstiklal Harbi’nin hararetli bir şekilde devam ettiğini söyledi.
Bu nedenle İstiklal Marşı’nın, harbin yürütücüsü, ruhu ve öncüsü olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstiklal Marşı’nın “Türk milletinin ortak paydası nedir” sorusunun da en net cevabı olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir şiirden öte, 85 milyonu birbirine kardeş kılan, yolu aydınlatan, ufka yön veren değerlerin epik bir özeti olan İstiklal Marşı’na hayat veren imana, inanca ve sevdaya hep beraber sahip çıkmak gerektiğine işaret etti.
“Yıllarca bizi Türk-Kürt, laik-anti laik, ilerici-gerici, Alevi-Sünni diye ayrıştıranlar, sizin de takip ettiğiniz üzere, son günlerde başka senaryolar peşinde koşuyor. Suriye’deki eski rejim artıklarının terör eylemleri öne sürülerek, milletimizin kardeşliğine son derece sinsi, son derece kirli bir pusu kuruluyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu pusuyla aynı zamanda İstiklal Marşı’nda vücut bulan ruha ve birlikte yaşama iradesine karşı da alçakça bir suikast düzenlendiğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tahrik siyasetiyle, nefret söylemleriyle, çoğu yalan ve çarpıtma olan provakatif açıklamalarla Türkiye’de yeni bir sorun, yeni bir kaos alanı oluşturulmak isteniyor. İşin daha vahim ve üzüntü verici yanı ise milletimize bu kötülüğü, genel başkanıyla, yönetimiyle, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla ülkenin ana muhalefet partisi yapıyor” diye konuştu.
Ramazanın gönülleri yumuşatan manevi iklimine saygıları gereği mümkün mertebe, günlük siyasi tartışmalara girmediklerini, bundan sonra da girmeyeceklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ey oruç, tut beni” hassasiyetiyle en azından bir ay boyunca, siyasete farklı bir dilin, kültürün, anlayışın hakim olması için gayret ettiklerini söyledi.
Sataşmalara kulak asmadıklarını, hürmetsizlikleri dikkate almadıklarını, itham ve iftiralara mecbur kalmadıkça cevap vermediklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunu da korktukları, çekindikleri, ürktükleri için değil, içinden geçtikleri mübarek günlerde “milletin ağzının tadı kaçmasın” diye yaptıklarını kaydetti.
Ancak hemen her seferinde, ramazan gelince “iftira, yalan, provokasyon dozunu sürekli artıran küstah bir üslubu” karşılarında bulduklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bilhassa CHP, kendisine biraz çekidüzen vermek, kendini hesaba çekmek, öz eleştiri yapmak yerine, giderek pervasızlaşıyor, nobranlaşıyor. Bunlarla da kalmıyor, ülkemiz ve demokrasimiz açısından oldukça tehlikeli sularda siyaset yapmaya yelteniyorlar. CHP Genel Başkanı Sayın Özel, partisi içinde sıkıştıkça, ne acıdır ki, dışarıda daha zehirli, daha sorumsuz, son derece çirkin bir dile sarılıyor. Grup kürsüsünden sarf ettiği sözler, ertesi gün kendi belediye başkanı tarafından yalanlanan zavallı birisini muhatap almak bize züldür. Zira bir siyasetçinin itibarının ölçüsü, ağzından çıkan lafın doğruluğudur, ağırlığıdır. Daha söylediği sözün dumanı tüterken, kendi partilisi tarafından tekzip yiyen bir şahıs, sadece siyasetin değil, haysiyetin ve erdemin de ne olduğunu bilmiyor demektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sayın Özel, Meclis kürsüsünde, milletin karşısında dedikodu yapmayı, siyaset yapmak zannediyor. Büyük kongremizde partimize katılan yeni arkadaşlarımızla ilgili ipe sapa gelmez bir sürü cümle kurdu, kendince üst perdeden ahkam kesti. Utanmadan, sıkılmadan bize siyasi ahlak dersi vermeye kalktı. Arkadaşlarımızı hem de çok seviyesiz, çok nezaketsiz ifadelerle hedef aldı, itham etti. Peki sonuçta ne oldu? Aradan bir hafta bile geçmeden çark etti. Kürsüden savurduğu büyük lafların altında ezildi. Affınıza sığınarak söylüyorum, tükürdüğünü yalamak zorunda kaldı. Günaşırı parti değiştirmekten adı Türk siyasetinde ‘fırıldağa’ çıkmış bir kifayetsize rozet taktı. Bize attıkları çamur, döndü dolaştı, kendilerine bulaştı. Şimdi soruyorum sizlere, böyle tutarsız ve dirayetsiz birini biz, nasıl ciddiye alalım? Kendi belediye başkanlarından ayar yiyen, çarkçılıkta selefini çırak çıkartan bir kişiyi, biz niye muhatap alalım?”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendisine açılan krediyi har vurup harman savurduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu gidişle sıfırı tüketmesi, iflas bayrağını çekmesi, tıpkı selefi Bay Kemal gibi siyasetten ibretlik bir şekilde alaşağı edilmesi yakındır” dedi.
AK Parti olarak, siyasi rekabet noktasında, hem Özel’den hem de ekibinden ziyadesiyle memnun olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Alay-ı vala ile açıkladığı kart oyunlarından memnunuz. Gençlerin eğlencesi olan gaflarından da memnunuz. Marjinal sol örgütlerin sloganına hapsolan söylemlerinden memnunuz. Belediye başkanları tarafından tekzip edilen iddialarından memnunuz. Üye ve delege hesaplarının maskarası olmasından da memnunuz. Yurt dışında, zerre kadar itibar görmemesinden memnunuz. Yurt içinde kimse tarafından kale alınmamasından memnunuz. Ne İsa’ya ne Musa’ya bir türlü yaranamayan, iki arada bir derede kalmış acizliklerinden memnunuz. Çok ama boş konuşmasından fevkalade memnunuz. Velhasıl biz karşımızda böyle bir profilin bulunmasından asla şikayetçi değiliz. Böyle devam ettikleri sürece hiçbir zaman da rahatsız olmayız. Bizim üzüntümüz, ana muhalefet partisi liderinin bu hâllere düşmüş olmasınadır. Bizim üzüntümüz, bu tablonun Türk demokrasisine yakışmamasına. Bizim üzüntümüz, Genel Başkan değişse de CHP’nin faşist zihniyetinin olduğu yerde çakılı kalmasınadır. Sayın Özel kusura bakmasın, şahsi siyasi ikbali uğruna bile olsa kimsenin siyaset kurumunu bu duruma düşürmeye hakkı yoktur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve CHP yönetimini bir kez daha sorumlu siyaset yapmaya davet ettiğini belirtti.
“Özellikle Alevi canlarımız konusunda kullandıkları çirkin, ayrımcı ve zehirli dili terk etmeye çağırıyorum. CHP yönetimi artık Suriye’deki ateşi ülkemize taşıma siyasetinden tövbe etmelidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kullanılan dilin, bu ülkeye geçmişte çok acı bedeller ödetmiş, son derece sorumsuz ve tehlikeli bir dil olduğunu vurguladı.
“TÜRKİYE’NİN BİRLİĞİNİ, HUZUR VE GÜVENLİĞİNİ KORUMAK HEPİMİZİN GÖREVİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin birliğini, dirliğini, bütünlüğünü, huzur ve güvenliğini korumak hepimizin görevidir, millete karşı ortak mesuliyetidir. Muhalefette olmanız bu gerçeği değişmez, değiştirmemelidir. Bir diğer husus ise bu ülkede Kürt de Alevi de muhafazakâr da demokrat da en şedit baskıyı CHP’den görmüş, CHP’nin faşist zihniyeti eliyle yaşamıştır. CHP yönetimi Alevi vatandaşlarımızı istismar edeceğine, kışkırtacağına önce çıksın onlara yaptıkları zulümden dolayı nedamet getirsin” değerlendirmesinde bulundu.
“Terörsüz Türkiye hedefiyle yürüttüğümüz çalışmalarda ülkenin 40 yıllık bir sorununu çözerken, istismara müsait yeni fay hatları oluşturmak açık ve net söylüyorum; emperyalizme uşaklık etmektir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Her kim-üç beş emperyalistin gazlamasıyla bu milletin kardeşliğine kastederse karşısında bizi bulur, devletimizi bulur, 85 milyonu bulur. Çünkü biz bu tezgâhı son 22 yıl boyunca defalarca gördük. Biz bu kirli oyunu daha öncesinde 27 Mayıs’ta, 12 Mart muhtırasında, 12 Eylül darbesinde, 28 Şubat postmodern darbesinde, bunlara giden kanlı ve alçak yollarda gördük. Biz bu tarz söylemleri, demokrasimize ve ekonomimize yönelik müdahale girişimlerinde, Türkiye’yi istikrarsızlık bataklığına sürüklemeyi amaçlayan envaiçeşit tuzakta gördük. Bu mülevves senaryoyu daha önce Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi Mahallesi’nde ve başka yerlerde gördük. Buradan aynı hevesler peşinde koşanlara şunu bir kez daha söylüyorum; artık başaramayacaksınız. Kardeşliğimize halel getiremeyeceksiniz. Bizi, Türkiye Yüzyılı hedefimizden alıkoyamayacaksınız. Ülkemizin iç dinamiklerini kaşıyarak, bu milleti tekrar kendi iç gündemine hapsedemeyeceksiniz. Allah’ın izniyle bu sefer Türkiye’yi küresel demokrasi ve kalkınma yarışının dışına atamayacaksınız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak ülkede yeni sorunların ve yeni kutuplaşmaların ortaya çıkarılmasına müsaade etmeyeceklerinin altını çizerek, hiçbir ayrım gözetmeksizin, 85 milyon hep beraber, İstiklal Marşı’nın vazettiği kadim değerlere sıkı sıkıya sarılacaklarını söyledi.
Mehmet Akif Ersoy’u yad eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merhum Akif’ten, bize sadece bir marş değil, nesiller boyu gururla, coşkuyla söylenecek bir manifesto kazandırdığı için, ‘Allah razı olsun’ diyorum. İstiklal Marşı’mızı kabul eden Türkiye Büyük Millet Meclisinin muhterem üyelerini de rahmetle yad ediyorum” diye konuştu.
“AİLE HASAR GÖRÜRSE; SIRASIYLA BİREY, TOPLUM, ÜLKE VE İNSANLIK BOZULUR”
Dünya, globalleşmeyle beraber devasa bir köye dönerken, neoliberal kültürün olumsuz etkilerine daha fazla maruz kalındığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel kültürün hedefe koyduğu kurumların en başında ise aile ve ailevi değerlerin geldiğini belirtti.
“Modern kanaat önderleri neyi dikte ederse etsin, bizim anlayışımızda aile, ülkenin de milletin de nüvesidir, çekirdeğidir, istikbalinin güvencesidir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ailenin olmadığı, ailenin parçalandığı, aile değerlerinin hırpalandığı bir toplumun, geleceğine güvenle umutla bakmasının da mümkün olmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ailenin insanın ilkokulu olduğunu; insanın, hoşgörüyü, saygıyı, sevgiyi, dürüstlüğü, çalışkanlığı, vatanseverliği, farklılıklara müsamaha göstermeyi, sabrı, dayanışmayı, hamiyetperverliği, başkasının hakkını gözetmeyi, harama el uzatmamayı ailede öğrendiğini belirterek, bu yönüyle ailenin, toplumun temeli olmanın yanında, ülkeyi de ayakta tutan en önemli sütun olduğunu vurguladı.
“Allah korusun, aile hasar görürse; sırasıyla birey, toplum, ülke ve insanlık bozulur. Biz, işte bunun için ‘güçlü aile, güçlü insan, güçlü toplum’ diyoruz” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Partimizin felsefesini anlatırken kullandığımız ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesi, aynı zamanda ‘Aileyi yaşat ki millet yaşasın’ hissiyatımızın da ifadesidir. Gerçekten de aile değerlerini dışlayan, aileyi düşmanlaştıran, aileyi geri plana iten hiçbir bireysel gelişimin başarı şansı yoktur. Geçenlerde CHP’nin yandaşları Taksim Meydanı’nda çıkmışlar, orada siyah torbalara aile ismini, izini koymak suretiyle güya onu çöpe atıyorlar. Sizin hayatınız zaten böyle geldi, böyle gidiyor. Bunun için de bir işe yaramıyorsunuz ve yaramayacaksınız da. Aile bizim her şeyimiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bireyi, nitelikli ama küçültülmüş, özgür ama yalnızlaştırılmış insan hâline getirme çabalarının, küresel bir kuşatma hâlini aldığının altını çizdi.
“YUVA DEMEK, HAYATA VE İNSANLIĞA DAİR TEMEL EĞİTİM VE ÖĞRETİMLERİN GÖRÜLDÜĞÜ MEKÂN DEMEKTİR”
Batı popülizminin geçen asırdaki önceliğinin, ailenin dağıtılması ve toplumdaki bireyselleşmiş kişi sayısının artırılması olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şimdi bunun bedelini en ağır şekilde yine kendileri ödüyorlar. Hatalı politikalar sebebiyle sürüklendikleri darboğazdan çıkamıyorlar” diye konuştu.
Yuva kavramının, evdeki oda sayısıyla ilişkilendirilmesinin doğru olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yuva demek, ‘şu kadar metrekare ev’ demek değildir. Yuva demek, içinde birlikte güzel vakit geçirilen, hatıralar biriktirilen, çatısı altında huzur bulunan, hayata ve insanlığa dair temel eğitim ve öğretimlerin görüldüğü mekân demektir. Çocuklar okula, ailede kazandıkları bu güçlü temeli harflerle, rakamlarla, becerilerle süslemek üzere giderler. Dolayısıyla okul ailenin yerine geçen değil, bilakis ailede verilen eğitimin, ahlakın, değerlerin tamamlayıcısı olan bir kurumdur, öyle olmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayati öneme sahip olan aile kurumunun çok boyutlu muhasara altında olduğuna dikkati çekti.
Nüfus ve demografide yaşanan değişimler, cinsiyetsizleştirme gibi sapkın ideolojilerin dayatılması, geniş ailelerin azalması, çekirdek ailelerdeki çocuk sayısının düşmesi, evlilik yaşının her yıl yükselirken boşanma oranlarının artması, tek ebeveynli ailelerin sayısının çoğalması gibi sorunlara işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sorunların, aile kurumunu güneşin karı erittiği gibi örselediğini, zayıflattığını ve yıprattığını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin de güçlü kültüre ve aile değerlerine rağmen bu tehditlerin hedefinde olduğunu, en çok zararı görenler arasında bulunduğunu söyledi.
“Aile Yılı Programı”nda yaptığı konuşmada paylaştığı rakamları hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de, doğurganlık oranı ve nüfus artış hızının asimetrik şekilde düştüğünü, 2001’de 2,38 olan doğurganlık hızının, 1,51’e gerilediğini aktardı.
Yıllık nüfus artış hızının binde 1,1’e düştüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, çocuk ve genç nüfus azalırken, yaşlı nüfusun tarihte ilk defa yüzde 10’un üzerine çıktığına işaret etti.
Ortalama yaşın 34 sınırına dayandığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Henüz Avrupa ve diğer gelişmiş ülkeler kadar olmasa da maalesef nüfus bakımından giderek yaşlanıyoruz” diye konuştu.
“AİLEYİ KORUMAK, AİLEVİ DEĞERLERİ YAŞATMAK, HEPİMİZ İÇİN MİLLÎ BİR GÖREVDİR”
Başka bir endişe verici tablonun da evlenme yaşı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de ilk evlenme yaşının kadınlarda 26’ya, erkeklerde 28’e çıktığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk anne olma yaşının, geçmişte görülmemiş biçimde 29’u aştığını, millet olarak gereken tedbirler süratle alınmadığında yarınların ciddi tehlike içinde olduğunu kaydetti.
Bu konunun sadece AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın, hükûmetin ve iktidarlarının meselesi olmadığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetiyle, basınıyla, iş dünyasıyla, sivil toplumuyla, konunun tüm milletin meselesi olduğuna dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aileyi korumak, ailevi değerleri yaşatmak, hepimiz için millî bir görevdir. Aile ve nüfus, Türkiye için varoluşsal bir soruna dönmüşken, muhalefetin, özellikle de CHP’nin politikalarındaki çarpıklık, sorun itibarıyla daha da büyüyor. Öyle bir gaflet ve dalalet hâliyle karşı karşıyayız ki Avrupa ve Amerika’da artık kreşlere, anaokullarına kadar bulaşmış LGBT musibetine karşı önlemler alınıyor. Bizdeki muhalefet ise yönettikleri belediyeler ve yandaş sendikalar aracılığıyla LGBT sapkınlığının sponsorluğunu yapıyor. Dikkat edin, sapkın akımları önce partilerine, daha sonra yönettikleri belediyelere soktular. İnsan fıtratına aykırı cinsiyetsizleştirme akımlarına destek vererek aile kurumuna ihanet ettiler.”
Muhalefetin, LGBT belasının sebep olduğu toplumsal felaketle boğuşan ülkelerden yükselen feryatları görmediğini, duymadığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Sahte bir özgürlük kavramının arkasında siper alarak, millî bünyemize zaman ayarlı bir bomba yerleştiriyorlar. Düşünebiliyor musunuz, Amerika’da son gelişmelere baktığımız zaman… ‘Sadece erkek ve kadından oluşuyor’, kim diyor bunu? Trump. Gerçi parti teşkilatlarında ve belediyelerinde hırsızlığı, yolsuzluğu, arsızlığı olduğu kadar, cinsel tacizi de adeta kurumsallaştıran bir yapıdan başka ne beklenebilir, onun da takdirini milletimize bırakıyoruz. Biz, sapkın akımların millî bünyemizi işgal, iğfal ve istila etmesine karşı aile kurumunu güçlendirmeye yönelik kararlı adımlar atacağız. Her vesileyle bu konudaki hassas tavrımızı açıkça ortaya koyuyoruz.”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösterecek “Aile Enstitüsü” ve “Nüfus Politikaları Kurulu”nun ihdas edildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni evlenecek gençlere Aile ve Gençlik Fonu kapsamında verilen faizsiz kredi desteğinin, 81 ilin tamamında uygulamaya geçtiğini anlattı.
“KADININ GÜÇLENDİRİLMESİNİ, AİLENİN ZAYIFLAMASI OLARAK GÖRMÜYORUZ”
Doğum yardımlarında artışa gidildiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu görüşleri paylaştı: “Aile müessesesini güçlendirecek, gençlerimizin yuva kurmasını kolaylaştıracak, aileye yönelik tehdit ve tehlikeleri bertaraf edecek yeni projeleri, düzenlemeleri ve uygulamaları hayata geçireceğiz. Biz, kadının güçlendirilmesini, ailenin zayıflaması ve zayıflatılması olarak asla görmüyoruz. Meseleye, kadın ile erkek arasındaki çatıştırıcı, ayrımcı söylemlerin aksine, kadının azim ve kararlılığının aileyi desteklediği perspektifinden bakıyoruz. Böyle olduğu için de hiçbir zaman kadın üzerinden siyasete tevessül etmedik, kadınlarla birlikte, kadınlar için, hep birlikte ülkemiz ve milletimiz için siyaset yapmayı tercih ettik. İnşallah bundan sonra da aynı şekilde yola devam edeceğiz. Kadın ve aile düşmanı olduğunu her fırsatta gösteren CHP’ye, CHP’nin kadına had bildiren küstah zihniyetine, kadınları sadece vitrin süsü olarak gören çarpık bakış açısına rağmen, Allah’ın izniyle, bunu hep birlikte başaracağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantı çıkışında bir gazetecinin, “DEM Parti heyetine ikinci turda randevu verip vermeyeceğine” ilişkin sorusuna, “(AK Parti TBMM Grubu) Arkadaşlarım görüşecek, ben de veririm. Şu anda Grup Başkanı yapıyor. Benden de istendiği takdirde ben de veririm” cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Bizler binlerce yıldır bu coğrafyada bir arada yaşamış, birlikte yaşamış, aynı kaderi paylaşmış insanlarız. İnşallah, ebediyen burada yan yana yaşamaya devam edeceğiz. Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler ve Aleviler olarak birbirimizin hamisiyiz, dostuyuz, kader ortağıyız” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında 10 gün önce kavuştuğumuz Ramazan-ı Şerif’inizi bir kere daha tebrik ediyor, ruhlarımızı mesrur eden bu mübarek günlerin milletimizle birlikte İslam âlemine ve bütün insanlığa hayırlar getirmesini Cenabı Allah’tan niyaz ediyorum.
Ramazan ayı orucuyla, mukabelesiyle, teravihiyle her akşam adeta birer muhabbet sofrasına dönüşün iftar sofralarıyla ve daha nice güzellikleriyle hayatımızı tamamen kuşatan bir rahmet ve bereket mevsimidir.
Derviş Yunus’un; ‘Safa geldin izzet ile
Dahi azim nimet ile
Müminlere rahmet ile
Şehr-i Ramazan merhaba.’
Mısralarıyla selamladığı Ramazan-ı Şerif dayanışmamızı perçinlediğimiz, kardeşliğimizi yücelttiğimiz, paylaşmanın lezzetine erdiğimiz müstesna zamanlardır. Rabbim hepimize merhum Sezai Karakoç’un her yıl çağrıldığımız bir ruh şöleni dediği bu mutena ve mübarek günleri hakkıyla idrak ve ihya etmeyi nasip eylesin diyorum.
Ramazan’ın gelmesiyle birlikte günlük yaşantımızda bir hareketlenmenin, aile hayatımızda bir kaynaşmanın, toplumsal hayatımızda paylaşma ve yardımlaşma hasletlerinin zirveye çıktığını müşahede ediyoruz. Hamdolsun gerek belediyelerimiz, gerek kamu kurumlarımız, gerek vakıf ve derneklerimiz, gerekse hayırseverlerimiz sınırlarımız içinde ve dışında Ramazan’ın ruhuna uygun faaliyetler gerçekleştiriyor.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak Ramazan-ı Şerif’i ülkemiz ve gönül coğrafyamızda bir iyilik seferberliğine dönüştüren herkesi siyasi parti ayırmaksızın tüm yerel yönetimlerimizi, tüm sivil toplum kuruluşlarımızı içtenlikle tebrik ediyorum. Rabbimizin bir lütfu olarak bu Ramazan-ı Şerif’i geçen senelere göre daha huzurlu, daha sevinçli karşıladık, öyle de idrak ediyoruz.
Komşumuz Suriye’de 14 yıllık zulmün ardından kardeşlerimiz ilk kez Ramazan ayını üzerlerine bomba yağma korkusu duymadan geçiriyorlar. Aynı şekilde geçen Ramazan’ı İsrail’in vahşi saldırıları altında idrak eden Gazzeli kardeşlerimiz ateşkesin sağladığı kırılgan ortamda yıkıntıların arasında bile olsa 471 gün sonra rahat birer nefes alıyor. Suriye ve Gazze’deki kardeşlerimize bir kez daha muhabbetlerimizi, dayanışma mesajlarımızı yolluyoruz. Bu Ramazan’ın ülkemizle birlikte tüm bölgemizde ve ötesinde kardeşliğe, barışa ve huzura vesile olmasını yürekten temenni ediyoruz.
“BİRÇOK YERDE KİMİ ZAMAN ETNİK, KİMİ ZAMAN DA İNANÇ AYRIMI ÜZERİNDEN GERİLİM VE KARGAŞA ÇIKARILMAYA ÇALIŞILIYOR”
Burada şu noktayı da ifade etmeden geçemeyeceğim: Biz herkes için barış, herkes için istikrar dedikçe İslam coğrafyasının istikrarsızlığından beslenen güç odakları da boş durmuyor. Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Balkanlar’a kadar birçok yerde kimi zaman etnik, kimi zaman mezhebi, kimi zaman da inanç ayrımı üzerinden çatışma, gerilim ve kargaşa çıkarılmaya çalışılıyor. Bunun son örneğine komşumuz Suriye’de eski rejim artığı provokatörlerin mezhep kavgası çıkarmayı amaçlayan terör eylemlerinde şahit olduk. Ülkenin özellikle azınlıkların yaşadığı bölgelerinde patlak veren olaylarda Suriye ordusu mensuplarının yanı sıra, pek çok sivil de hayatını kaybetti. Maalesef bunların arasında teravih namazındın çıkarken kalleşçe şehit edilen kardeşlerimiz de var. Suriye hükûmet güçlerinin etkin müdahalesi sayesinde olayların büyük oranda kontrol altına alındığını, ancak sahadaki durumun hassasiyetini hâlen koruduğunu görüyoruz.
Öncelikle burada şunu açık açık söylemek isterim: Türkiye olarak Suriye’nin birliği, dirliğini, toplumsal barışını hedef alan her türlü saldırıyı terör ve tedhiş eylemini en güçlü biçimde lanetliyoruz. Ülkemiz aleyhine herhangi bir gelişmenin olmaması için gereken tedbirleri alıyoruz. Ayrıca gergin havanın süratle geride bırakılması için Suriye makamlarına gerekli telkinlerde bulunuyoruz. Cumhurbaşkanı Şara’nın mutedil ve yatıştırıcı olduğu kadar hukuk dışına çıkanların cezalandırılacağına dair kararlı mesajlarını olumlu karşılıyoruz. 8 Aralık’tan beri Sayın Şara rövanşizm tuzağına düşmeden kucaklayıcı bir politika izlemektedir. Bunun güçlenerek devam etmesi Suriye’ye yönelik oyunları bozacaktır. Suriye’nin on yıllardır hasretini çektiği kalıcı barış ve huzur ortamına bir an önce kavuşmasını samimiyetle arzu ediyoruz. Arap, Türkmen, Kürt, Dürzi, Nusayri demeden Suriye halkının tamamının basiretli davranarak ülkelerinin parçalanmasını ve istikrarsızlık batağına sürüklenmesini isteyenlere müsaade etmeyeceğine inanıyorum.
Şu hakikatin altını bugün tekrar çiziyorum: Bizler binlerce yıldır bu coğrafyada bir arada yaşamış, birlikte yaşamış, aynı kaderi paylaşmış insanlarız. İnşallah ebediyen burada yan yana yaşamaya devam edeceğiz. Türkler, Araplar, Kürtler, Sünniler ve Aleviler olarak bir birimizin hamisiyiz, dostuyuz, kader ortağıyız. Şayet biz tefrikayı kapımıza yaklaştırmazsak, Müslümanların kanından ve gözyaşından beslenenler hiçbir şey yapamaz. Ama birbirimize düşersek o zaman da bizi kimse koruyamaz. Bölgemizde huzura açılan kapının anahtarı ittihattır, vahdettir, acımızın da, sevincimizin de ortak olduğunun şuuruna varmaktır. Birlik ve beraberliğimiz ne kadar sağlamsa, kardeşlik kalemiz de o derece muhkem, o derece aşılmaz olacaktır.
“HANGİ MEZHEBE MENSUP OLURSA OLSUN HİÇ KİMSEYE FARKLI GÖZLE BAKMIYORUZ”
Suriye’deki yangını tam 14 yıldır ülkemize sıçratmaya çalışanlara da şunu tekrar hatırlatıyorum: Biz ne Irak’ta, ne Suriye’de, ne Lübnan’da, ne de diğer bölge ülkelerinde hiç kimsenin kökeniyle, diniyle, mezhebiyle, inancıyla ilgilenmiyoruz. Hangi mezhebe mensup olursa olsun hiç kimseye farklı gözle bakmıyoruz. Tüm insanları Hazreti Ali Efendimizin Aleyhissalatu Vesselam buyurduğu üzere; ya dinde kardeşimiz ya da yaratılışta eşitimiz olarak görüyoruz. Her kim Suriye’ye baktığında sadece mezhep, meşrep, köken görüyorsa kör bir taassuba hapsolmuş demektir. Her kim sırf meşrebinden dolayı zalime arka çıkıyorsa, insanlığa dair tüm değerlerini kaybetmiş demektir. Biz asla böyle olmadık, bundan sonra da olmayacağız. 1 milyon Suriyeli Baas rejimi tarafından katledilirken nerede duruyorsak, bugün de aynı yerde dimdik duruyoruz. Geçen sene seçim kazanmak uğuruna faşizmin en ilkel biçimi sergilenirken neyi savunuyorsak, bugün de aynı ilkeleri dirayetle savunuyoruz. Suriye konusunda kimse bize vicdan dersi veremez. Varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla masum çocuklar öldürülürken 14 yıl boyunca susanlar bugün çıkıp bize hadsizlik edemez. Biz hem Suriye’de, hem de Gazze’de kardeşlik sınavımızı alnımızın akıyla vermiş bir hükûmetiz. Türkiye, insani ve ahlaki olarak ne yapılması gerekiyorsa dün olduğu gibi bugün de fazlasıyla yapmaktadır. Muhalefet, en azından böyle muhataralı bir konuda sorumlu davranmalı, fitne ateşine odun taşımaktan artık vazgeçmelidir.
Bakın çok açık ve net söylüyorum; Alevi canlarımızı kışkırtarak siyaset yapmak iç cephemizi sarsmayı hedef alan bir sabotaj girişimidir. Hele hele soykırımcı canilerden medet ummak, kelimenin tam anlamıyla mandacılıktır. Türkiye gibi Suriye de bağımsızlığını şehit kanlarıyla kazanmış özgür bir devlettir. Eski kötü günlerin hayalini kuranlar Allah’ın izniyle hüsrana uğrayacaktır.
“SURİYE’NİN TÜM ETNİK VE MEZHEBİ UNSURLARIYLA HUZURA ERMESİ İÇİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ SUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Bir başka önemli husus ise şudur: Türkiye, 40 yıldır başına bela olan bir musibetten kurtulmaya çalışırken yeni fay hatları oluşturmanın ülke düşmanları dışında kimseye faydası olmaz. Milletçe iç cephemizde gedik açılmasına eyvallah diyemeyiz. Yakın çevremizde yıllardır oynanan kirli oyunu Türkiye’de de sahnelemek isteyenlere 14 yıldır olduğu gibi yine fırsat tanımayacağız. Yeni süreçte komşumuz Suriye’nin toparlanması, toprak bütünlüğünü ve üniter yapısını koruması, tüm etnik ve mezhebi unsurlarıyla huzura ermesi için elimizden gelen her türlü desteği sunmaya devam edeceğiz. Ülkemiz toprakları üzerinde ameliyat yapılmasına nasıl izin vermediysek, Suriye’de de kadastro mühendisliğine asla rıza göstermeyeceğiz.
Son Kabine toplantımızdan bu yana yine yoğun bir gündemle milletimize karşı mesuliyetlerimizi en güzel şekilde ifa etmeye çalıştık. 24 Şubat’ta Ürdün Haşimi Krallığı Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah’ı Külliyemizde misafir ettik. Kuzey Makedonya Başbakanı Sayın Mickoski ve heyetini İstanbul’da misafir ederek ülkelerimiz arasında Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi kurulmasını kararlaştırdık.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın Aliyev’in 5 Mart’taki ziyaretinde Iğdır-Nahçıvan doğal gaz boru hattının açılışını gerçekleştirdik. Boru hattı sayesinde Nahçıvan’ın doğal gaz ihtiyacının tamamını asgari 30 yıl süresince karşılayacağız. Ayrıca, İlham kardeşimle Ermenistan’la barış müzakereleri başta olmak üzere pek çok mühim konuyu istişare ettik.
Cuma günü video konferans vasıtasıyla katıldığımız Avrupa Birliği Fikirdaş Ülkeler Çevrimiçi Toplantısı’nda güvenlik ve savunma konularını ele aldık.
“AB İLE ORTAK ÇIKARLAR TEMELİNDE TAM ÜYELİK HEDEFİNE ODAKLANAN BİR BAKIŞ AÇISIYLA İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRMEK İSTİYORUZ”
Son dönemde özellikle Ukrayna bağlamında yaşanan tartışmaların birlik üyesi ülkelerde endişe ile karşılandığı görülüyor. Avrupa Birliği doğrusunu söylemek gerekirse yakın zamandaki en büyük güvenlik sınamalarından birini yönetmeye çalışıyor. Rusya-Ukrayna Savaşında Türkiye’nin ilk günden itibaren izlediği dengeli, tutarlı ve ilkeli tutumunun kıymeti bugün daha iyi anlaşılıyor. Rusya’sız veya Ukrayna’sız bir barışın asla kalıcı olmayacağını her fırsatta vurguluyoruz. Avrupa Birliği ile ortak çıkarlar temelinde karşılıklı saygıyı esas alan tam üyelik hedefine odaklanan bir bakış açısıyla ilişkilerimizi geliştirmek istiyoruz. Köprüden önce son çıkışın Türkiye olduğunu bir kez daha kendilerine hatırlatıyoruz. Avrupalı dostlarımızın yeniden şekillenen dünyada yeni Türkiye’nin rolünü kavramaları, stratejilerini de buna göre belirlemeleri temennimizdir. Bu anlayış birliği tesis edildikten sonra Türkiye ile Avrupa arasındaki münasebetlerin her alanda hızla serpileceğine inanıyorum.
Geride bıraktığımız iki haftalık dönemde yabancı kabullerimizin yanı sıra, iftar programlarımızla da milletimizle buluşmaya devam ettik. Şehit ailelerimizden ülkemizdeki büyükelçilere ve yabancı misyon temsilcilerine, polis, jandarma, sahil güvenlik ve güvenlik korucularımızdan esnaf ve sanatkârlarımıza pek çok kesimle iftarlar vesilesiyle bir araya geldik.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle İstanbul’da düzenlenen iftar programında hanım kardeşlerimizle son 22 yılın muhasebesini yaptık. İhdas ettiğimiz Kadının Güçlenmesi Koordinasyon Kurulu ve İl Koordinasyonu Kurullarının önemli bir ihtiyacı gidereceği kanaatindeyim. Kadınları bir vitrin süsü veya siyasi şov malzemesi olarak görenlere inat hanım kardeşlerimizi her alanda destekleyip teşvik etmeyi, kadınların yanında olmayı bundan sonra da çok güçlü bir şekilde sürdüreceğiz.
Geride bıraktığımız dönemde ekonomide umut verici haberler aldık. 2024’te yüzde 3,2’lik büyümeyle G-20 ülkeleri arasında 4. sıraya yerleştik. Millî gelirimiz 1,3 trilyon doları, kişi başı gelirimiz ise 15 bin doları geçti. Yatırımlar ve ihracatın rüzgârını arkamıza alarak bu yıl daha da güçlü bir büyüme sergileyeceğiz. Merkez Bankamızın rezervleri 165 milyar doları aştı. 6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmak için harcadığımız 75 milyar dolara rağmen bütçe açığında sıkıntılı bir durumla karşılaşmadık, hatta bu alanda gelişmekte olan ülkelerden bile daha iyi konumdayız. Geçtiğimiz yıl cari açığımızı millî gelirimizin binde sekizine indirdik. Borç yükümüz hafifledi, risk primimiz düştü, reel sektörün ekonomiye olan güveni yükselmeye başladı. Sanayide çarklar dönüyor, istihdam oranlarımız yükseliyor, Mayıs 2023’ten beri ise 1 milyondan fazla yeni istihdam oluşturduk. Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 6,5 ile tarihin en düşük seviyesine indi.
Enflasyonla mücadelede de önemli mesafe aldık. Şubat ayında enflasyon yüzde 39’a geriledi. Enflasyondaki düşüş özellikle yılın geri kalanında da devam edecek. Geçmiş hükûmetlerimiz döneminde başardığımız gibi inşallah enflasyonu yine tek haneli rakamlara indireceğiz. Enflasyondaki düşüş hızlandıkça vatandaşlarımızın alım gücü de artacaktır.
Hem doğum yardımları, hem de emeklilerimizin bayram ikramiyeleri ile ilgili teklifimiz bugün grubumuz tarafından Meclis Başkanlığımıza sunulmuştur. Geçmişte ülkemize ağır faturalar ödeten popülizme tevessül etmeden bu süreci başarıyla yöneteceğiz.
“SADECE BUGÜNÜ DEĞİL, ÜLKEMİZİN YARINLARINI DA İNŞA EDİYORUZ”
Biz muhalefetten farklı olarak kendimizi değil, milletimizi düşünüyoruz. Sadece bugünü değil, ülkemizin yarınlarını da inşa ediyoruz, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’sinin siluetini oluşturuyoruz. Önümüzde aşmamız gereken engeller bulunduğunun farkındayız. Allah’ın yardımı, milletimizin de desteğiyle inşallah bunların da mutlaka üstesinden geleceğiz.
Terörsüz Türkiye ifadesinde vücut bulan hedeflerimize süratle ulaşmak için yoğun bir gayret içerisindeyiz. 40 yıldır milletimizin fertleri arasında kandan ve acıdan bir duvar ören terör musibetinin ortadan kalkması için çok hassas çalışmalar yürütüyoruz. Amacımız, bölgemizde ve dünyada yeni bir denklem kurulurken Türkiye’yi buna en iyi şekilde hazırlamaktır.
Dış politikada son haftalarda yaşanan tartışmalar artık hiçbir şeyin eskisi gibi devam etmeyeceğini göstermiştir. Daha açık bir ifadeyle, kural ve hukuk temelli olduğu iddia edilen küresel sistem çöküş evresine girmiştir. Uluslararası nizama balyozu en sert vuranlar ise sistemin banileridir. Filistin, Lübnan ve Ukrayna başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde sarsıntının seslerini hepimiz duymaktayız. Hemen herkes artık geri dönüşü olmayan bir yola girildiğini kabul ve ikrar ediyor. Eski sistemden çıkar sağlayanların kaygısının temel sebebi işte budur. Biz de tüm stratejilerimizi buna göre şekillendiriyoruz. Gelecek asrımızın nasıl olacağını belirleyecek yeni mücadele dönemine her açıdan idmanlı girmeyi hedefliyoruz. Sırtımızdaki yüklerden kurtulmuş, ayağımızdaki prangaları parçalamış bir şekilde yeni dönemi karşılamak niyetindeyiz. Terörsüz Türkiye hedefimiz tüm unsurlarıyla gerçekleştiğinde 85 milyon olarak küresel rekabette çok büyük bir avantaj elde edeceğiz. Ne yapıyorsak işte bu vizyonla yapıyoruz, hangi adımı atıyorsak bir an önce bu hedefe varmak için atıyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.